21 Ağustos 2018 Salı

Kalburabasma

Ben çocukken yaşamışım meğerse bayramların en güzelini.

Bir hafta öncesinden başlardı hazırlıklar, temizlikler. Bayram temizliği, bayram tatlısı, bayram yemeği, bayram kıyafetleri "Bayramlıklar" tatlı bir telaş ve heyecan verirdi. 
Arife gününden banyomuzu yapar, gece yattığımızda en içten dualarımızı ederdik. Bayram sabahı erkenden kalkıp anne sevgisiyle hazırlanmış bayram kahvaltımızı ailece ettikten sonra herkes bayramlıklarını giyip salonda yaş sırasına göre el öpüp bayramlaşarak dizilirdi. Ben ailemin en küçüğü olarak o sıraya hiç giremedim ama hiç de gocunmadım. Önce babam salonun ortasında dikilir, annem babamın elini öpüp yanına geçer, ağabeyim babam ve annemim ellerini sırayla öpüp annemin yanına geçerdi. Ben de sırayla babamın, annemim ve ağabeyimin ellerini öper, belki de bayram harçlığı beklerdim.

Sonra hepimiz yeni alınmış bayram ayakkabılarımızı giyer ve anneannemlere giderdik. Orada da sırayla dedemin ve anneannemin ellerini öptükten sonra teyzemlerin ve dayımların gelmesini bekler ve onlarla da teker teker bayramlaştıktan sonra anneannemin, ailedeki herkesin damak tadına göre ayrı ayrı hazırlamış olduğu bayram yemeğimizi yemek üzere sofranın etrafına otururduk. Gülüşmeler çatal bıçak seslerine ve "Ellerine sağlık", "Afiyet olsun" seslerine karışırdı. Yemekten sonra bayram tatlısı faslı ve çay, kahve faslı başlardı. Anneannemin dedemden gizli gizli küllü suyla yaptığı Kalburabasma tatlısı benim için efsaneydi -hala da öyle-. Nasıl güzel bir koşuşturmacaydı o evin içinde. Kuzenlerle gülüşmeler, dedemin yüzündeki mutlu tebessüm, büyük ailenin biraraya gelmesindeki mutluluk... Bu güzel anların yerini hiçbirşey alamadı yıllardır. 

Ailenin küçükleri büyüyüp evlenince önce bu bayram yemekleri daha da genişledi ve şenlendi. Daha sonraları ne yazık ki herkes uzak yerlere taşınınca ve büyükler teker teker vefat edince bu gelenek de yavaş yavaş küçüldü ve yokoldu.

O güzel sofraların yerini, yalnız başına yenilen kahvaltılar ve öğle yemeğini hala özel kılmaya çalışarak hazırlanan minik sofralar aldı.
Gülüşmelerin yerini sessizce süzülen birkaç damla gözyaşı aldı...
Neşeli bayramlaşmaların yerini çabucak gönderiverilen telefon mesajları aldı...
Bayram ziyaretlerinin yerini şehirden kaçılıp gidilen ama şehir kaçaklarının doldurduğu yörelerde geçirilen tatiller aldı...

Elimizde ne kaldı?

Sadece birkaç güzel anı ve özlem...

İyi bayramlar!